20 Ağustos 2017 Pazar

Zamanda Kaybolmuş Aşk

''Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti.'' Sabahattin Ali eminim bunu yazarken benden bahsetmemişti. Ama beni anlatacak bir cümle yazmak istese bundan daha uygunu olamazdı sanırım. Kendisi en sevdiğim edebiyatçı.
Evet hiçbir şey bana kıymetli görünmemişti. Yaşamda uğruna yaşanacak hiçbir şey bulamamış hiçbir şeye sahip olma arzusu çekmemiştim. Hatta ve hatta demek ben hissiz, duygusuzum kararını çoktan vermiş, ufacık bir umut parçası bile bırakmamıştım. İçinde bulunduğum durum öyle karmaşıktı ki kendi yaratılış amacımın sevmek ya da sevilmek anlaşılmak ya da birini anlamak değil tamamen başka insanlara yardım etmek olduğunu düşünüyordum. Burada anlatmak istediğim herkeste bir çok içerik varken bana sadece başkalarına yardım görevi yüklenmiş gibiydi. Hani herkesin canı candı, ben bırakmıştım benim ki patlıcan olsun diye. Mutsuz değildim öyle umutsuz suratsız değildim. Ama mutlu da değildim. Yaşadığımı sanıyordum. Mutluluk, aşk gibi doğa üstü duyguların varlığına inanmıyordum. Bildiğim tek şey vardı sizin sevgililik dediğiniz olay aşk değildi ve şayet aşk=sevgililik ise yalnızlığım bana en cazip görünen şeydi. Herkese aynı cümleyi kurardım '' ben kimsenin beni sevebileceğine, sevse dahi beni buna inandırabileceğine inanmıyorum.'' Kaldı ki zaten birini sevmek de bana göre değildi.
Sahiden inanmıyordum. Ama daha önce söylemiştim inandırıldım. Üstelik sadece beynim ya da kalbim değil, bütün zerrelerim inandı. Önce sevdiler onu. Sonra merak ettiler. En sonda gözlerim gözlerine değdi ve evet felaketim oldu. Yukarıda bahsettiğim insanı öldürdü gözleri. Hayatım boyunca savunduğum çoğu şeyin yanlış olduğunu gösterdi bana. Yıllardır gördüğüm dünyanın bambaşka bir yüzünü gösterdi. En önemlisi benim de sevilebileceğimi ve bu sevgiye inanabileceğimi gösterdi. Beyefendi çok yeteneklidir. Kendini sevdirdi bana. Üstelik onun dahi haberi yokken sevdirdi. Şu hayatta azıcık bir şeye değer verdiysem o da kitaplarımdır. Sayın beyefendi bana o kitapları kapattırdı. Bir insana değer vermeyi öğretti. Bir anda yıllardır yediğim yemeklerin tadı değişti. Bamya sadece bir sebze olmaktan çıktı benim için. Renkler değişti. Şarkıların anlamları değişti. Aldığım hava değişti. Gökyüzü değişti. Ben aşık oldum bu şehre kar yağdı. Yollar değişti duraklar, caddeler, otobüsler... Hayatımda her şeyin anlamı değişti.
Şimdi düşününce başka insanların da aşık olabileceği ihtimali bana cümleyi şöyle değiştirtiyor; Ben o oldum. O da artık o değildi. Böylece o ve ben ''biz'' olduk. Hiçbir zaman çift olmadık, hiçbir zaman sevgili olmadık. Zamanda kaybolmuş bir yerdi bizimkisi. Sonra zamanla biz de kaybolduk. Çünkü biz kaybolmayı bütün ruhumuzla istedik.
          Sabahattin Ali'yi hala çok severim. Bizi düşünerek yazdığı cümleleri de varmış. Meğer kendisi her şeyi çok önceden görmüş.


          ''Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!.''


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder